Tüm7 sonuç gösteriliyor

  • Ramak – Ogan Güner

    Ramak, sözlük tanımlarından birine göre, “vücutta ancak nefes alacak kadar kalmış hayat belirtisi” demek. Bir şeyin gerçekleşmesine çok az bir süre kalmasını imleyen ramak kala ifadesiyse, “neredeyse” gerçekleşmek üzere olanın haberini taşıyor.

    Ogan Güner, ustaca kurguladığı yeni romanı Ramak’la, Türkçede tek başına kullanılmayan bu kelimeye yeni bir hayat veriyor ve okurlarına sıradışı bir hikâye sunuyor.

    Ramak bugün, dün veya yarın olabilecek bir zamanda, Urba şehrinde geçiyor. Urba, küresel ticaret için çok önemli bir limana ve ana karaya uzanan nehir ticaretine ev sahipliği yapması için yoktan var edilmiş bir rüya şehirken, etrafını saran üç ülkenin savaşa tutuşmasıyla zaman içinde gözden düşmüştür.

    Limanına gemilerin yanaşmaz olduğu terk edilmiş bir viraneye dönüşen ve otoritesizliğe teslim olan şehrin daimi alacakaranlığında yeni bir yaşam bulmaya çalışan birbirinden farklı suretler bir araya gelmekte ve gün ışığında gerçekleşmeyecek tuhaf karşılaşmalar söz konusu olmaktadır.

    Urba’nın distopik atmosferinde, henüz ilk sayfasından itibaren okurlarına olağanüstü bir aksiyon ve heyecan sunan Ramak, yarattığı Pavle, Shiloh ve Dix gibi güçlü karakterlerle bir solukta okunan ve gerçekten “bugünde, dünde ve yarında” geçen bir roman.

    Kitaptan bir bölüm okumak için tıklayınız.

    125.00170.00
  • EK Almanak – Kolektif

    Türkiye’nin son yıllardaki kültürel çölleşmesi karşısında bir inadın ifadesi olan Eleştirel Kültür —daha bilindik ismiyle EK Dergi— beş yıllık online birikimin ardından EK Almanak adıyla kâğıda dönüyor ve “Eleştiri, tam da şimdi!” diyerek yola çıkıyor.

    Hasan Aksakal’ın editörlüğünde, türler-ötesi bir kültür-sanat seçkisi sunan EK Almanak,  klasik ve çağdaş resimden Amerikan ve Avrupa sinemasına, karikatürden modernizmin estetiğine, Nazilerin sanat politikalarından Soğuk Savaş dönemi Fransız entelektüel dünyasına, kapitalizmin ve sosyalizmin işlediği suçlardan Yuna tragedyalarına, dünya klasiklerinden Türk edebiyatına uzanan, altısı çeviri, on biri telif olmak üzere, toplam on yedi yazı ve iki söyleşiyi bir araya getiriyor.

    Bir diğer ifadeyle, EK Almanak’ın bu ilk cildi, Abrecht Dürer’den Theodore Gericault’ya, Gustave Dore’den Michel Foucault ve postmodernizmdeki komünizm karşıtlığına, Victoria dönemi emperyalizminin acımasızlıklarından modernist edebiyat ve estetiğinin tarihine, Tristan Tzara ve Andre Breton’dan Herman Melville’in Moby Dick’ine, Hollywood tarihinden Arrabal Jodorowsky ve Luis Bunuel sinemasına, Orhan Veli’nin poetikasından Umut Sarıkaya’nın karikatürist olarak portresine dek pek çok konuyu kapsamlı bir biçimde ele alıyor.

    Kitaptan bir bölüm okumak için tıklayınız.

    135.00200.00
  • Spoon River Antolojisi – Edgar Lee Masters

    Yirminci yüzyıl Amerikan edebiyatının en sıradışı eserlerinden biri olan Spoon River Antolojisi, kurgusal bir kasabanın vefat etmiş insanlarının bakış açılarından yazılmış bir şiir koleksiyonudur. Her bir şiir, o şiire adını veren kişinin mezar yazıtı olarak kurgulanmıştır.

    Bu yazıtlarda, Spoon River adlı bu farazi Amerikan Orta Batı kasabasının mezarlığına gömülen 250 kişinin yaşam öyküleri birbirine bağlanarak hayatları ve ölümleri anlatılır; üstelik aşkları ve nefretleri, başarıları ve başarısızlıkları, sırları ve suçları da ifşa edilir.

    Spoon River Antolojisi 1915’te ilk kez yayınlandığında, cinsellik, ahlaki çürüme ve ikiyüzlülük konularındaki açık sözlü yaklaşımı nedeniyle büyük bir sansasyon yarattı.

    Amerikan kasabasının değerlerine yönelttiği eleştirel bakış açısı birçok yazarı etkiledi. Yayınlanışıyla beraber, Edgar Lee Masters’ın yanı sıra Carl Sandburg, Vachel Lindsay ve Theodore Dreiser gibi isimlerin temsil ettiği “Şikago Rönesansı” hareketinin en önemli köşe taşlarından biri hâline geldi.

    Kitaptan bir bölüm okumak için tıklayınız.

    165.00240.00
  • Modifiye Masallar – Nazmi Ağıl

    Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat bölümü öğretim üyesi, şair ve çevirmen Nazmi Ağıl yakın zamanda Nasrettin Hoca fıkralarını bugünün okurlarına yeniden anlatmıştı.

    Şimdi de dünya edebiyatına mâl olmuş masalları kendine özgü mizahı ve akıcı şiir diliyle tekrar kaleme alıyor.

    Fakat bu defa yolunda gitmeyen bir şeyler var. Çünkü Ağıl, Kurbağa Prens’e Rapunzel’e, Bremen Mızıkacıları’na, Kırmızı Başlıklı Kız’a, Keloğlan’a, Çizmeli Kedi’ye ve daha nicelerine günümüz insanının sorgulayıcı bakış açısıyla yaklaşıp onları popüler kültür öğeleriyle yoğuruyor.

    Böylelikle, tanıdık şekilde başlayan masallar, yepyeni bir yorumla, son derece şaşırtıcı bir sona varıyor.

    Kısaca Modifiye Masallar belirli bir yaşa değil, masalların orijinal hallerini
    bilen, çocuklar başta olmak üzere, her yaştan okura çok renkli ve eğlenceli bir deneyim sunuyor.

    Kitaptan bir bölüm okumak için tıklayınız.

    80.00110.00
  • Kırk Ekülük Adam, Platon’un Düşü ve Diğer Hikâyeler – Voltaire

    Ölümünün üzerinden iki yüz elli yıl geçmesine rağmen Voltaire’in eserleri hiç eskimemiştir. Onu ölümsüz kılan özelliklerinin başında, tüm yeryüzünde ve tüm zamanlarda geçerli olan insanlık hallerine dair en doğru toplumsal eleştirileri yapmış olması gelir.

    İroniktir ki, Voltaire’in Candide’den Zadig’e dek hikâyelerine konu ettiği dünya halkları bugün de hemen hemen aynı haldedir.

    Voltaire’in bugüne dek Türkçeye çevrilmemiş evrensel insanlık hikâyelerinden yapılan bu seçki, uzak geçmişteki Persepolis’ten Platon döneminin Antik Yunanistan’ına, ağır vergiler altında ezilen XV. Louis Fransa’sından günümüzdeki ve yanımızdaki sosyal tiplere dek birçok şeye bakıyor ve bize dünyayı “olduğu gibi” ve “olması gerektiği gibi” resmediyor.

    Okurlarına bir yandan sıklıkla bugünün ve buranın sorunlarını hatırlatıp bir yandan da uzun insanlık tarihine ayna tutan Kırk Ekülük Adam, Platon’un Düşü ve Diğer Hikâyeler, verdiği evrensel mesajlarla gerçek bir kültürel hazine.

    Kitaptan bir bölüm okumak için tıklayınız.

    100.00140.00
  • Genç Harold’ın Yolculuğu (Childe Harold’s Pilgrimage) – Lord Byron

    Shakespeare’den sonra, Dickens’la beraber muhtemelen en çok okunan İngiliz edebiyatçı olan Lord Byron skandallarla ve kahramanlıklarla anılan sıradışı bir hayat yaşadı.

    Eğer 19. yüzyılda, 20. yüzyıldaki James Dean tipi bir “Hızlı yaşa, genç öl” felsefesi varsa, o kesinlikle Lord Byron’dan ilham almıştı. Byron 19. yüzyılın ilk çeyreğinin gerçek anlamda “rock star”ıydı.

    Yaşamıyla eserinin iç içe geçtiği Genç Harold’ın Yolculuğu, Byron’ın Don Juan’la birlikte dünya edebiyatına armağan ettiği iki görkemli klasikten biridir. Bu büyük eserin ilk kısmı 1812’de yayınlanır yayınlanmaz büyük bir edebiyat olayına dönüşmüştür.

    Genç ve soylu Harold’ın ülkesinden ayrılmak zorunda kalarak meçhule doğru yola çıktığı bu kişisel destanın ilk durağı Napoléon Savaşlarının ve kadim geçmişin gölgesinin düştüğü Portekiz ve İspanya olur.

    Sonrasında Arnavutluk ve Yunanistan’a, Orta Avrupa ve kısmen Türkiye’den İtalya coğrafyasına dek uzanan yolculuklarında şair kendini ve Avrupa’nın köklerini arar.

    Bir destan, bir seyahatname, bir Avrupa kültür atlası olarak da okunabilecek zenginlikteki Genç Harold’ın Yolculuğu, Hasan Aksakal’ın sunuşu ve Tamer Gülbek’in duru Türkçesiyle, iki yüz yılın ardından ilk defa dilimize kazandırılan gerçek bir başyapıt!

    Kitaptan bir bölüm okumak için tıklayınız.

    190.00300.00
  • Rüzgârlı Truva’nın Duvarları: Bir Heinrich Schliemann Biyografisi – Marjorie Braymer

    19. yüzyıl Avrupa’sı olağanüstü hayat hikâyeleriyle doludur. Bir taraftan Victoria Çağı entelektüelleri, bir taraftan da Bismarck Prusya’sının bilimsel dinamizmi bugün yaşadığımız dünyaya bilimsel, teknolojik, kültürel bir imkânlar bütününü miras bırakmıştır.

    Bu “uzun yüzyıl”da pek çok sanatçı, mucit ve kâşif birbirinden ilham almış, birbirini cesaretlendirmiştir. “Truva’nın kâşifi” olarak tanınan Heinrich Schliemann da bu sıradışı isimlerden biridir.

    Amerikalı yazar Marjorie E. Braymer son derece akıcı bir dille kaleme aldığı bu kitapta arkeoloji biliminin en ikonik figürlerinden biri olan Heinrich Schliemann’ın büyük bir sabır ve inatla Homeros’un eserlerinin peşinde ülkeler, kıtalar gezmesini anlatıyor.

    Onu, adını tarihe mal edecek büyük keşfinin öncesinde bazen sorunlu bir işadamı, bazen tipik bir Oryantalist, bazen tutkulu bir âşık, bazen de profesyonel arkeologlarca ciddiye alınmayan umutsuz bir heveskâr olarak resmediyor.

    Truva’nın keşfinin büyüleyici hikâyesini Schliemann’ın hayatının aynı derecede büyüleyici hikâyesiyle ustaca bir araya getiren bu eser, özellikle genç okurlara, peşinden gitmek istedikleri hayale dair muhteşem bir kararlılık örneği sunuyor.

    Kitaptan bir bölüm okumak için tıklayınız.

    110.00180.00